- UFOLARIN TARİHÇESİ -

Bu yeni gibi görünen çalışma ve araştırmalara rağmen aslında Dünya Dışı Hayat ve Evrende Zeki Hayat konusu, hiç değilse düşünce olarak yeni değil. Tarihte kaydedilen ilk UFO görüntüsü 3400 yıl önce Firavun II. Tutmos tarafından rapor edilmiştir. En ilkelinden en gelişmişine kadar tüm toplumların inanç sistemlerini incelediğimizde, iki ana kola ayrıldığını görürüz; Maddesel ve Ruhsal kökenli inançlar.

Maddesel yönlü inançların kökenlerini araştırdığımız zaman, özellikle efsane ve mitolojileri incelediğimiz zaman “Gökten inen insanlar”, “Yıldızlardan gelenler”, “Işık içerisinde parlak, aydınlık insanlar” şeklinde ifadelere rastlarız. Ruhsal yöne baktığımızda ise birtakım (görünmeyen) ruhsal varlıklardan söz edildiği görülür..

Dünya Dışı ziyaretlerle ilgili kayıtların en eskileri belki de M.Ö. 40.000’lere kadar inmektedir. Çin’in Hunan Eyaletinde granit üzerine oyulmuş figürlerde silindir biçimli objelerin üzerlerinde kolsuz ve bacaksız büyük insan gövdeleri bulunmuştur.

Bunlardan da ilginç mağara resimleri Kro-Magnon atalarımız tarafından Fransa ve İspanya mağaralarına çizilmiş olanlardır. Bu mağaralarda saptanmış bulunan, o zamanın hayvanlarına (bizon, at, geyik, mamut) ait resimler 15000 yıl öncelerinin gözlemlerini zamanımıza kadar getirmiştir. 2000 kadar olan bu hayvan resimlerinin yanında ziyaretçilerin dikkatlerini ısrarla çeken şekiller bugünkü bilgilerimizin ışığında bize (elimizde çeşitli fotoğrafları bulunan) UFO’ları hatırlatmaktadır.

 

Bu (Franco – Cantabrian) mağaralarda bulunan gerek hayvan, gerekse UFO şekillerinin tamamen o zamanın realitesine bağlı kalınarak çizilmiş olduğunu belirtmektedir. (bu konuda araştırmalarıyla tanınmış) Prof. Leroi Gourhan yine Paleolitik devreye ait olan İspanya’daki Altamira Mağarası ise başka bir sanat galerisi durumundadır. Bu mağarada hayvan resimleri duvarlara, UFO resimleri ise mağaranın tavanlarına çizilmiştir.

İspanya’nın, Puento Viesgo ve Santander şehrindeki La Pasiega Mağarası’ndaki UFO resimleriyle 1960’larda çekilen UFO fotoğrafları arasında büyük benzerlik olduğu görülmüştür.

Fransa’nın Ariege şehrindeki Niaux Mağarasında, UFO’ların uçan nesneler olduklarını belirtmek için, arkalarından bıraktıkları, iz bile çizim sırasında ihmal edilmemiştir. Benzer örnekleri yine Fransa’nın Ussat Mağarasında da görmek mümkündür. Bunlar 15.000 yıl öncesinin örnekleridir.

Carbon 14 metodu ile yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda Mağaraların duvarlarına çizilen ve astronota benzeyen heykelciklerin ve tarihsel öncesi bulguların 45000 yıl öncelere gittiğini ortaya koymaktadır.

Taşdevri UFO resimlerinden zamanımıza biraz daha yakın olanlarına Brezilya (Minas Gerais Eyaletinin) Varzelandia kasabası’nda rastlanmıştır.

Kimyager Hernani Ebecken tarafından ortaya çıkarılan mağara resimlerinin (daha sonra yerinde araştırma yapan Dr. Buhler tarafından) 8000-12000 yıl kadar eski olduğu belirtilmektedir. Altı parçadan oluşan bu resimler güneş, ay, puro biçimli bir UFO ve iki adet uçan daireden meydana gelmektedir.

Meksiko Citiy’nin 60 mil kadar kuzeyinde bulunan Tula (Tollan veya Teollan) heykelleri, Çin’in Hunan Eyaletinde bulunan 45000 yıllık astronot heykelleri kadar eski değilse bile, en az onlar kadar ilginç ve belgesel kaynaklardır. Heykeller üzerinde araştırma yapan Gerardo Levet, bunların tepeden tırnağa teçhizatlı dünya dışı astronotların heykelleri olduğunu ifade etmiştir.

Yukatan’da Palenk harabelerinde bulunan bir mezar taşı üzerinde bugünkü uzay araçlarına çok benzer bir aracın içinde insan resmi bulunmaktadır. Yapılan incelemeler sonunda Palenk mezartaşıyla ilgili olarak yazılan ayrıntılı raporda araç, “füze” içindeki insan da “pilot” olarak tanımlanmıştır.

Son zamanlarda Büyük Sahra’nın kuzey bölümünde de çok ilginç kaya resimleri ortaya çıkarıldı. Bunlardan bir tanesi araştırıcı H. Lhote tarafından “Merihli” olarak isimlendirilmiş bulunan (ve üzerinde bir astronot elbisesi olan) büyük kaya resimdir. Gelelim Kutsal kitaplara, Lejanlara ve folklora: Bu tür kaynaklarda gökten inen varlıkların örneklerini daha çok buluyoruz. Eski Mısır, Hint, Japon ve Çin metinlerinden bu gökten (dış uzaydan) gelen dünya dışı astronotlara “tanrılar” denilmiştir. Hemen hemen en eski sanskrit metinlerde bu tanrıların araçlarına “Vimanalar” denilmektedir.

Arizona’nın Hopi Yerlileri kendilerinin “Kachina” ismini verdikleri insanlar tarafından parlak uzay araçları içinde güneyden buraya getirildiklerine, ya da havadan kendilerine yol gösterildiğine inanırlar.
California’nın Paiutes’leri arasında yaygın olan bir inanca göre, toprakları bir zamanlar, havada seyahat edebilen Hav – Musuvalar’ın vatanıydı.

 

Eski İnka geleneklerine göre, Orjana Venüs gezegeninden gelmedir. Meksika kaynakları 2000 yıl önce Alban Dağı’nda yerleşen dev heykeller, kalıntılar bırakan, geçmişleri bulunmayan Olmekler’den söz ederler. Genellikle destanlara göre, gökyüzünden gelen bu uygarlık yaratıcıları işlerini tamamladıktan sonra, iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur.

Mısır kökenli kaynaklarda da dünya dışı astronotlar sorunuyla karşılaşmamak mümkün değil. Bunlara örnek olarak Menfiste firavunu ziyaret eden Ptah, güneş tanrısı Ra, eski mısır halklarına pek çok şeyler öğreten Thot’tur.

Meksika’ya “gökteki bir delikten” ya da kendi yönettiği, “kanatlı bir gemiyle”geldiği söylenen sorguçlu yılan “Quetzalcoatl” Orta Amerikada’ki yerlilere tarım, gökbilim, mimarlık ve ahlak konularında ders veren Kozmik bir öğretmen olduğundan bahsedilmiştir. Aynı şekilde Sümerli’lere asırlar boyu unutamadıkları yardımlarda bulunan yine bir kozmik öğretmen olan “Oannes”tir. Bu konuda yazar ve araştırmacı Andrew Thomas toparladığı bilgileri aktardıktan sonra, (We are not the first isimli eserinde) şöyle soruyor: “Oannes göz gemisiyle önce denize inip, sonra karaya çıkan, uzay giysileriyle balığa benzeyen bir kozmonot muydu?

Dini metinlere bugünkü bilgilerimizin ışığında bir göz atacak olursak, Uzaylılar’a ve Uçandairelere orada da atıflar bulunmaktadır. Mayalar’ın kutsal kitabı “Popol Vuh’da”, Tibet’in kutsal kitaplarından sayılan “Kandshur ve Tantshur” ile Hintliler’in “Mahabbarata” (Ramayana bölümü) isimli destanlarında “Vimana” adı verilen, daire biçiminde olan uzay araçları uzun uzun anlatılır. Ayrıca bunlara benzer gök gemilerinin kayıtlarına eski Çin ve Japon efsanelerinde de rastlanmaktadır.

NASA’nın eski uzay mühendislerinden Josef F. Blumrich, peygamber Hezekiel’in anlattıklarını kendi mühendislik bilgilerinin ışığı altında okuduğu zaman, anlatılmaya çalışılanların dünya dışı bir uzay gemisi olduğu yargısını çıkarmıştı. Dini metinlerde dünya dışı varlıklarla ilgili en belirgin örnek budur. Bunun dışında aynı konuyla ilgili olarak Kur’an ve İncil, hatta İbranilerin kitabı Kabala da incelenebilir.
Yakın geçmişimizle ilgili pek çok gözlemden başka, o zamanlarda yaşayan tanınmış insanların konuşmaları ve yazdıkları eserlerinde de dünya dışı uzay araçlarına ve uzaydan gelen insanlara değinirler. Örneğin; Goethe, 1768’de Otobiyografisi’nin altıncı kitabında yaşadığı bir UFO gözlemini anlatmadan geçememiştir.