1947 Roswell

Evrende Zeki Hayat (UFO’lar) gerçeğini anlayabilmek için Enkarnasyonun ne demek olduğunu anlamamız gerekmektedir.

Enkarnasyon: Varlıkların kainat içerisinde istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için ve maddenin yapısını öğrenip, ona hakim olmak, onu kendi iradesi yönünde kullanarak, hem maddeyi geliştirmek, hem de kendi varlığını geliştirmek üzere bağlı bulunduğu ortamın maddesine uygun olarak, ete kemiğe bürünmek manasına gelir. Şimdi bu bilgiler ışığında evrende zeki hayat anlayışını birlikte incelemeye çalışalım:

Bizim gezegenimiz samanyolu galaksisi içerisinde ki en küçük gezegen, üstelik evrenlerde daha bunun gibi milyarlarca galaksi var her şeyden önce bu kadar küçük bir gezegen evrenin en önemli gezegeni olabilir mi sizce bunu lütfen iyi düşünün. Biz daha henüz içinde yaşadığımız gezegenimizi bile tanımıyoruz. Örneğin, denizler ve okyanuslar hakkında doğru düzgün bir bilgiye sahip değiliz. Dünyamızdaki volkanik aktivitelerden tutun da, mağma tabakalarına, hatta antarktika da neler olduğunu bile bilmiyoruz, kısacası dünyayı tanımıyoruz.

Evrende canlılık konusunda yapılan birçok araştırmada Asitlerin, Lavların, Kaynar suların ve donmuş suların altında yaşayan varlıkların olduğu tespit edilmiştir. Ve hatta dış uzaydan gelen meteor ve asteroit yağmurları sırasında meteroit’lerin üzerinde yaşayan arche adında bir bakteriye rastlanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda bu bakterinin her türlü dünya ortamında yaşadığını (her türlü ortamda canlılığını sürdürebildiği ortaya çıkarılmıştır )(- 2000 derece) – (+ 2000) yapılan bu araştırmalar ışığında, evrende zeki hayat araştırmalarına hız verildi ve uzayda da hayat olabileceği fikri kabul edildi.

Bütün bu, uzayda hayat yoktur fikrinin altında yatan temel sebep, biz dünyada yaşayan insanların yaşamak için suya, oksijene ve havaya ihtiyacımız olduğu gerçeğidir, fakat unutmamamız gereken en önemli şey, bir ruh varlığı (insan) doğacağı ortamın yasa ve icaplarına bağlı olarak o ortamın zaman ve mekanına göre bedenlenir.

Bunun anlamı biz dünya insanları yaşamak için suya, oksijene ve havaya ihtiyaç duyarken, evrenin herhangi bir yerinde yaşayan varlıklar bizim gibi suya, oksijene ve havaya ihtiyaç duymak zorunda değiller. İşte bunun için bilim adamları uzaya çıktıklarında karşılarına bize benzeyen varlıklar ararlar fakat bulamadıkları zaman da uzayda hayat yoktur diye haykırırlar. Halbuki o bilim adamlarına şunu sormak istiyorum. Bir şeyi görmemek, bilememek ve bulamamak o şeyin yok olduğu anlamına mı gelir. Eğer öyleyse ağrıyı da, oksijeni de görmüyoruz ama ağrının varlığını reddedemeyiz ve oksijen olmadan yaşayamayız.

Sevgili arkadaşlar benim burada anlatmaya çalıştığım şey uçsuz bucaksız evrenlerin içinde dünya gibi toz zerresi kadar olan bir gezegende, sadece canlılığın burada oluşması sizce de abes değil mi?

Çünkü astronotlar aya gitmek üzere yola çıktıklarında, dünyadan ayrıldıkça bugüne kadar evrenin merkezi saydığımız dünya’nın aslında toplu iğne başı kadar küçük bir gezegen olduğunu, ancak dünyanın dışına çıkıp, uzaydan dünyaya baktıklarında anlayabilmişlerdir. Buraya kadar anlattıklamızdan yola çıkarak, UFO‘lar neden dünyamızı ziyaret ediyorlar sorusuna gelince; Evrende Zeki Varlık olarak sadece bizlerin olmadığı, evrenin çok değişik yerlerinde de canlılığın var olduğunu, evrenin hangi noktasında olursak olalım, varlıklar için temel ilkelerin değişmediğini ve İlahi Hiyerarşi’nin evrenin her yerinde, her varlık sistemleri için geçerli olduğunu anlatmak için dünyamızı ziyaret ediyorlar. Bizlere saldırmak, dünyamızı ele geçirmek için değil. Zaten böyle bir şeye İlahi İrade müsade etmez.

Hiçbir varlık başka bir varlığın tekamülüne (ruhsal gelişimine) direkt müdahalede bulunamaz. Yani armut piş, ağzıma düş yok.

* Esasında Ufo’ların bizlere görünmemesi bizlerin hayrına olan bir husustur. Bizim ülkemizde bile küçücük bir siyasi değişim, ekonomik değişime sebep oluyor. Bütün borsalar alt üst oluyor. Dövizler alt üst oluyor insanlar paniğe kapılıyorlar küçücük bir olay, mesela bir başbakan gidecek yerine yeni bir başbakan gelecek diye oluşan siyasi bir çalkantı bile bütün işimizi alt üst ediyor, bütün düzenimizi bozuyor, düşüncelerimiz alt üst oluyor. Demek ki, doğrudan doğruya temasa henüz hazır olmayan bir insan kitlesi bakımından, hem manen yani mantal (zihinsel) bakımından hazır olmayan hem de maddeten aynı bizim bugün çektiğimiz sıkıntılar gibi hani Avrupa Birliği’ne gireceğimiz gibi acaba yapabilir miyiz, yapamaz mıyız diye düşünüyoruz. Halbuki daha hala ortada somut bir şey yok. Daha şimdiden bunun sancılarını çekiyoruz. Hele evrende canlı hayata size somut bir şekilde avcunuzun içine koyacak bir durumla karşılaşırsanız bunun çok yan tesirleri olur. Ekonomik, toplumsal, dinsel, askeri, kültürel ve bilimsel bakımdan çok büyük tesirleri olur. Bir defa ekonomik olarak onların getirmiş oldukları, bu çok ileri teknoloji, bizim kömüre ve petrole dayalı olan bütün sanayimizi alt üst eder.

Yani onların enerji üreten sistemlerini kullandığımız zaman, bizim kömür sanayimiz, bizim petrol sanayimiz havaya gider. Buna dayalı bütün sistemler çöker. Toplumsal olarak da büyük bir otorite sarsıntısı içine gireriz. Kim daha büyük, kim daha güçlü, hakiki işin sahibi kim. Amerikada bunların tecrübeleri yapılmış ve çok büyük panikler yaşandığı görülmüştür. İnsanlar birbirine girmiştir. Bunun bir örneği de; Orson Welles’in bir radyo programında birdenbire Marslılar gezegenimizi istila ediyor demesinin ardından bütün Amerika çok büyük bir panik yaşamıştır. Her şey birdenbire alt üst olmuştur. Çok büyük sarsıntılar meydana gelmiştir. Büyük uyumsuzluklar oluşmuştur. Bu yüzden daima hem siyasi, hem askeri, hem de bilim otoriteleri bunları mümkün olduğu kadar insanların yavaş yavaş uyum sağlayabilecekleri derecede bilgileri vermeye başladılar. Bu metot hala izleniyor ama artık eskisi gibi değil, biraz daha insanların daha normal biçimde karşılayacakları biçimde veriliyor. Bizim ülkemizdeki UFO araştırmalarına çekilen perde sistemi yani örtbas, Amerika’da Jimmy Carter’ın 1974 yılında çıkardığı (FOIA) Haber Edinme Özgürlüğü Yasası sayesinde terkedildi. Bizler hala onların terkettiği demode örtbas sistemini kullanıyoruz.